26 Eylül 2015 Cumartesi








BÖLÜM I  -  Golda : Çocukları gönderin...








Sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım...

Geçen hafta yazdığım "Bibi Netanyahu'nun vurulduğu gün"  ile ilgili pek çok geri dönüş oldu. İltifatlarınıza ve ilginize çok çok teşekkür ederim. Lütfen yorumlarınızı  (olumlu ya da olumsuz) esirgemeyin.

"Yazmak neye yarar okuyan yoksa..."

Araya bayram girdi. Elbette pek çok bayram  tebriki yazıldı, ve bununla da ilgili geri dönüşler, cevaplar, karşılıklı pek çok güzel ve samimi temenniler, hatta dualar...
Gerek gözden kaçırdığım kıymetli yorumlarınız için, gerekse cevap veremeye fırsat bulamadığım  bayram tebrikleriniz için sizlerden özür diliyorum. Kusuruma bakmayın. Hepinizi çok seviyorum.
Efendim, geçen haftaki yazımda Ehud Barak'ın Beyrut'ta kadın kıyafeti ile katıldığı operasyondan bahsetmiştim. Bu olay esasında dev bir operasyonun küçücük, hatta minnacık  bir detayı idi.  Bu hafta operasyonun tümünü yazmaya başlayacağım. .
Şu kadarını söylemeliyim ki, operasyonu derinlemesine araştırırken okuduklarıma ve duyduklarıma kendim bile inanamadım.
Olayın tümü  gerçekten ancak filimlerde rastlanabilecek türden,  ama % 100 gerçek.  (Hoş filmi de var. Steven Spielberg-Munih)
Bu macerayı tam yaşandığı gibi, detayları ile, yer, zaman ve kişileri belirterek, sağlam kaynaklardan öğrendiklerimle, ve kaynaklarımı da
belirterek size  dosdoğru aktarmaya çalışacağım.  Kısa olmayacak, ne yazık ki olamayacak...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
GİRİŞ :
İsrail komşuları Arap ülkelerinin savaş hazırlığında olduğunu fark edince, 1967 yılının 5 Haziran günü sürpriz bir saldırı gerçekleştirir. 6 gün savaşı da denilen üçüncü Arap İsrail savaşı başlamıştır. Savaş, isminden de anlaşıldığı üzere 6 gün sürer. İsrail, Mısır'dan tüm Sina yarımadasını, Suriye'den Golan tepelerini, Ürdün'den ise Batı Şeria'yı ve Doğu Kudüs'ü alır.
Araplar kelimenin tam anlamıyla tuş olmuşlardır.
Batı Şeria'da 100 binlerce Arap,  İsrail'in işgal ettiği  topraklarda kalmışlardı. Kimisi İsrail vatandaşlığını kabul edip evlerinde kaldılar.   (Bu gün İsrail'de, İsrail vatandaşı olan, İsrail pasaportu taşıyan 2 milyon 400 bin Arap var.)   Fakat  1 milyon 3 yüz bin Arap evlerini terk etti. Hiç bir Arap ülkesi onları kabul etmiyordu. 
Birisi hariç. Ürdün. Ürdün bu insanları göçmen statüsü ile kabul etti. Ancak onlar, yedikleri kaba sıçmakta gecikmediler.  Ürdün'ün iç işlerine karışmaya başladılar. Bu arada, merkezini Ürdün'e taşıyan Yaser Arafat'ın liderliğindeki Filistin Kurtuluş Örgütü,  (FKÖ)  İsrail'e karşı, terör saldırılarında bulunmaya başladı. Tabii İsrail bu saldırılara misli ile cevap veriyor, Ürdün de bundan büyük zarar görüyordu. 

Son olarak FKÖ teröristleri dört yolcu uçağını  aynı anda kaçırdılar. Uçaklardan  üçünü  Ürdün'ün başkenti Amman'a indirdiler. Teröristler yolcuların karşılığında İsrail hapishanelerinde bulunan
tutukluların  serbest bırakılmasını istediler. İsrail kabul etmedi. Teröristler yolcuları serbest bıraktıktan sonra uçakları havaya uçurdular. Filistinli Arap'lar, Ürdün'ün bazı kesimlerini,  kurtarılmış bölge olarak görüyorlardı.  Ürdün ordusu çok huzursuzdu.
Kral  Hüseyin, bir askeri kampı ziyaretinde,  tankın  antenine takılı sutyen gördü. "Bu ne böyle" diye sordu. Tankın komutanı :
-Kadın olduğumuzu gösteriyor, savaşmamıza izin vermiyorsunuz" dedi.
Kral Hüseyin'in sabrı artık taşmıştı.  1970 Eylül'ünde  ordusuna  "atın bu herifleri ülkemden " emrini verdi.  Filistinli teröristlerle Ürdün Ordusu  savaş tutuştu.   7-8 bin kişi öldü. Sonunda Filistinli Arap'lar Lübnan'a kaçtılar.  Bu olay tarihe KARA EYLÜL  olarak geçti.

Bu arada Arafat FKÖ da merkezini Beyrut'a taşıdı ve burada örgütünün içinde, gizli, ayrı bir birim  kurdu. Adını da KARA EYLÜL  koydu.  Kara Eylül, Filistin halkının düşmanlarına her fırsatta merhamet göstermeden saldırmak üzere  teşkilatlandırıldı.  Kontrolsüz bir  gruptu.  Ebu Yusuf liderliğe, Ali Hasan Salameh'de   operasyon şefliğine  atandı. Salameh'in lakabı kana düşkünlüğü yüzünden adı KIZIL PRENS'e çıkmıştı.  Kara Eylül Ürdün'e karşı bir çok eylem yaptı.  Bu eylemler bizim konumuz değildir. Onun için söz etmeyeceğim.  

Fakat esas eylemlerini İsrail'e karşı yaptılar ve uzun bir zaman İsrail'in başına bela oldular.
Bu örgütün bütün liderleri tek tek yakalanıp infaz edilecek, İsrail oğullarına dokunmaya kalkanlar bunu canlarıyla ödeyeceklerdir. Son olarak şer yuvasının merkezi  de eşi benzeri olamayan bir  operasyonla yeryüzünden  silinir.
Bu yazımda, İsrail ile KARA EYLÜL örgütünün yıllar süren  kanlı hesaplaşmasını  anlatmaya çalışacağım...
Giriş  tamam, şimdi artık başlayabiliriz...
------------------------------------------------------------------------------------------------------------

MÜNİH :
5 Eylül 1972. Kara Eylül örgütünün 8 militanı  Münih Olimpiyat köyünü basar. İsrail'li sporcuların  kaldıkları binaya girerler.
Kendilerine mani olmaya kalkan 2 İsrailli sporcuyu öldürürler. Gürültüye uyanan birkaç sporcu pencereden atlayarak kurtulur.
Teröristler,  geri kalan 9 sporcuyu rehin alırlar. Alman polisi derhal olay yerine gelir ve binayı kuşatır.
İsrail Başbakanı Golda Meir  Almanlar'a  Sayeret Matkal'i  (İsrail'in en elit komandoları ve anti terör birimi)  göndermeyi teklif eder.
Almanya nazikçe bu isteği geri çevirir. Oysa Almanya'da böyle bir anti terör birimi yoktur.
Dahası bu tip bir olaya ordunun karışması da  Alman yasaları gereği imkansızdır. Poliste de bu teröristlerle başa çıkabilecek bir ekip
bulunmamaktadır. Neticede Almanlar'ın inanılmaz beceriksizlikleri yüzünden rehin alınan 9 İsrail'li  sporcu hayatını kaybeder. Sekiz teröristten  beşi öldürülür. Bir de Alman polisi ölür. Üç terörist sağ olarak yakalanır. Onlar da bir  müddet sonra yine bir rehine operasyonunda, rehinelere karşılık serbest bırakılırlar. 

Olay işitilir işitilmez,  Golda Meir,  Ramsad   (MOSSAD başkanı)  General Zvi Zamir'i  Almanya'ya  göndermişti. Almanlar devamlı olarak rehineleri kurtaracaklarını söylüyorlardı. Fakat ne yazık ki dediklerini yapamadılar.  Ramsad sonunda bütün sporcu vatandaşlarının  ölümünü gözyaşları ile seyretti. Teröristler kendilerini KARA EYLÜL olarak tanıtıyorlardı. 

Ramsad yeni düşmanının kim olduğunu öğrenmişti...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------

 
General Aharon Yariv  (eski AMAN şefi-başbakanın terörizm danışmanlarından )  ve General Zvi Zamir (Ramsad-MOSSAD başakanı) Golda Meir'in karşısında oturmaktaydılar.  Golda'nın Münih katliamından sorumlu olanların cezasız kurtulmalarına izin vermeyeceği açıktı.
Her iki general de tam da bunu teklif etmeye gelmişlerdi. Yılanın başı ezilmeli bütün liderleri öldürülmeliydi. Golda'dan izin istiyorlardı.


Golda yavaş bir sesle neredeyse kendi kendine konuşur gibi önce soykırımdan bahsetti.  Çağlar boyu Yahudilerin çektiklerini anlattı. "Bugün hala Avrupa'da elleri bağlı Yahudiler öldürülüyor"  dedi.

Nihayet başını kaldırdı ve yavaşça   "gönderin çocukları"   dedi. 

"Tanrının gazabı operasyonu"   başlamıştı. Dünya daha evvel bu çapta bir operasyonu hiç görmemişti.


--------------------------------------------------------------------------------------------------------
TANRININ GAZABI OPERASYONU :
MASSADA  (Mossad  içinde bir birim)     bu operasyonu  uygulamak üzere görevlendirilir. 
Bölümün başında Mike Harari vardır.  Harari  çok titiz bir yöntem belirler  ve uygulamaya koyar. Adamlarını  "Kidon'dan" seçer. Kidon MOSSAD içerisinde suikast timi olarak görev yaptığına  dair pek çok söylenti vardır. Harari sistemi kurar.
İlk önce bir ekip hedefi bulacak ve onun kimliğini   kesin olarak  saptayacaktı. Peşinden başka bir ekip hedefi takibe alacak,  resimler çekilecek, hedefin alışkanlıkları, arkadaşları tespit edilecekti. Adresi, gittiği kafeler, barlar, restoranlar öğrenilecekti. Günlük programı saat saat  bilinmeliydi. Bir başka küçük ekipise lojistikle meşgul olacaktı. Arabaları kiralayacak, otel rezervasyonlarını yapacak, icabında güvenli evler ayarlayacaktı. Bir  de iletişimden sorumlu ekip olacaktı. Ayrıca ekipte gerektiğinde sahte evrak yapabilecek kabiliyetli insanlar da bulunmaktaydı.
Hedefin bulunduğu şehre en son vurucu tim gelecekti. Şehirde, vurucu tim,  silahlı başka bir ekip tarafından korunacaktı. Koruma ekibi,  olayın olacağı noktanın  yakınında motoru  çalışan bir arabada  bekleyecek,  vurucu timi önceden belirlenen kaçış rotalarından kaçırarak güvenli bir şekilde olay yerinden uzaklaştıracaktı.  İcabında silah kullanarak vurucu timi koruyacaklardı.
Operasyon tamamlanır tamamlanmaz vurucu tim ve koruma ekibi ülkeyi terk edecekti. Şüpheliyi bulan ve izliyen ekip operasyondan evvel ülkeyi terk  etmiş olacaktı. Geri kalan ekipler kiralık arabaları iade edecekler, bütün izleri temizleyecekler ve peşinden onlar da ülkeyi terk edeceklerdi. Bütün ajanlar sahte pasaportlarla seyahat edeceklerdi.

Ve ilk hedefi buldular.  Wael Zwaiter.  
(Bu isim MOSSAD kitabında Adel Zwaiter olarak geçmektedir. )
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Wael Zwaiter Libya konsolosluğunda çalışan ünlü bir edebiyatçının oğlu idi. Mütevazi sessiz, sakin yumuşak barışçı bir insandı. Fakat
esasında Kara Eylül örgütünün Roma'daki operasyonlarını yürüten acımasız, fanatik bir İsrail düşmanı idi.
Wael  Zwaiter, tatillerini İsrail'de geçirmek isteyen iki İngiliz kız bulur. Kızlar El-Al Hava Yollarından İsrail'e gitmek üzere bilet almışlardır. Fakat tatillerinin
ilk birkaç gününü Roma'da geçirmektedirler. Wael Zwaiter iki yakışıklı Filistinli genci kızları tavlamaya  gönderir. Filistinli  kazanovalar
kızları yatağa atmakta gecikmezler. Ayrılık saati geldiğinde gençlerden  biri kızlara  Batı Şeria'da yaşayan ailesine verilmek üzere bir
teyp verir. Şapşal kız tereddütsüz kabul eder. Roma hava alanında bavul bir engele takılmaz. Uçağa yüklenir.  Kara Eylül örgütü
elemanları teybin içini boşaltarak basınca duyarlı  bir bomba  yerleştirmişlerdir.  Uçak belirli bir irtifaya çıkınca bomba patlayacak ve
bütün yolcular öleceklerdir.
Sayın arkadaşlar, bu bir filim değil gerçek. Düşünebiliyor musunuz? Havada patlayan bir bomba . Kontrolsüz bir şekilde düşmeye başlayan paramparça bir uçak ve içinde dehşetin ta kendisini yaşayan  masum yolcular, kadınlar, çocuklar ...
21 Şubat 1970 de benzeri bir bomba Swisair uçağına konulmuş 38 yolcu ve 9 mürettebat toplam 47 kişi hayatını kaybetmişti.O tarihten sonra bu tip bir bombaya karşı El-Al uçaklarının  kargo bölümleri, kalın çelik bir zırhla kaplanmaya başlandı. Neyse ki, Wael  Zwaiter'in bundan haberi yoktu.  İngiliz kızların bindiği El-Al uçağı belirli bir irtifaya çıkınca bomba patladı. Fakat zırh sayesinde uçağın gövdesi bir zarar görmedi. İsrail devleti aldığı önlemler sayesinde yolcular kurtulmuştu.

(Seni seviyorum İsrail, sana güveniyorum.)

Kırmızı uyarı ışığını gören pilot en yakın hava alanına mecburi iniş yaptı. Sorguya çekilen İngiliz kızlar sevgilileri ile olan ilişkilerini anlattılar. Olay açığa çıkar. Ancak Filistinli Kazanovalar çoktan İtalya'yı terk etmişlerdi.  Fakat Wael  Zwaiter'in hala Roma'dadır.
Vurucu tim İtalya'ya gelince bir kaç gün Wael Zwaiter'i takip ederler. Resimler çekilir. Şüphe yoktu. Kuzu postuna bürünmüş kurtun
foyası meydana   çıkmıştır. 16 Ekim gecesi evine dönen Filistinli, apartmanının  girişinde, asansöre binmek üzere iken David Molad
ve arkadaşı ile karşılaşır.  David  ve arkadaşı, Wael Zwaiter'i kurşun yağmuruna tutarlar. Filistinli Arap, vücuduna isabet eden 0.22 kalibrelik
12 kurşunla kalbura döner. . Anında oracıkta geberir.
Vurucu ekibin lideri David Molad henüz 22 yaşındaydı.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
1969 yılında  Ben Gurion'a  Kopenhag'da  bir suikast planlanır.  MOSSAD önceden haber alır ve Danimarka polisini uyarır. Üç kişi tutuklanır. Milliyet gazetesi bu haberi 24  Mayıs 1969 tarihli nüshasında ikinci sayfadan verir. MOSSAD iz peşindedir. 21 Şubat 1970 de sabotaj sonucu düşen   ve 47 kişiye mezar olan Swissair uçağı  soruşturması da aynı ize çıkar.

Dr. Hamshari Paris'te karısı ve kızı ile yaşamakta olan saygın bir profesördür.  Esasında KARA EYLÜL örgütünün Avrupa'daki ikinci komutanıdır. Yeni hedef artık belli olmuştur.  MOSSAD ekipleri Paris'e doğru yola çıkarlar. 

Koyu İtalyan şivesiyle Fransızca konuşan bir gazeteci  Dr.Hamshari'yi arar ve Filistin davasına sempatisi olduğunu, kendisi ile bir röportaj yapmak istediğini söyler. Uzaklarda bir kafede randevu verir. Profesör  hiç bir şeyden şüphelenmez. Randevuya gider.O evden çıktıktan sonra iki MOSSAD ajanı Profesörün evine girer. "Oyuncakçı" lakaplı MOSSAD ajanı yanında getirdiği bombayı telefonun bulunduğu masanın altına yerleştirir.
Ertesi gün ajanlar Profesörün kızı ile karısının evden çıkmasını beklerler. Sonra kendisini telefonla ararlar.
-Profesör Hamshari ile mi görüşüyorum diye sorar telefondaki ses.
-Evet?
Sonra müthiş bir patlama duyulur. Hamshari çok ağır yaralanır. Hastanede üç gün can çekiştikten sonra ölür.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Golda Meir  MOSSAD faaliyetleri üzerinden sivil kontrolün gevşemesi halinde pek çok yanlışın yapılabileceğini ve bunun da İsrail'e çok büyük zararlar vereceği endişesini yaşıyordu. Bunun için Tanrı'nın Gazabı Operasyonunu sıkı denetim altında tutmaya karar verdi. Terörizm konusundaki danışmanlarından  efsanevi general Yigal Alon,  savunma bakanı olan Moşe Dayan ve kendisi  
X KOMİTESİ'ni   oluşturdular. MOSSAD her hareketinden evvel X komitesine bilgi veriyor ve
operasyon için izin alıyordu. Her şey denetim altında  idi.
Bu İsrail'in devlet olma anlayışıdır. Bu gün de aynen bu anlayış mevcuttur.
Bu devlette Cumhur başkanları bile başlarına buyruk hareket edemezler.
Edenler hesabını verirler. Bu da benden birilerine kapak olsun...
-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kaldığımız yerden devam edelim.
Hamshari'nin ölümünden birkaç hafta sonra  Tanrı'nın Gazabı Operasyonu'nun sorumlusu Mıke Harari ile Jonathan Ingleby adındaki arkadaşı Kıbrıs'a gelirler ve Nicosia'daki Olympia oteline yerleşirler.
Hüseyin Abd el Hir adlı bir Filistinli'nin peşindedirler. Hüseyin Kara Eylül'ün Kıbrıs'taki adamıdır. Rusya ve Doğu Bloku ülkelerinde Arap casusların,  teröristler eğitilmesi,  silah, patlayıcı ve diğer malzemelerin temini ile ilgilenmektedir. İsrail'li ajanlar,  Arap bağlantıları ile Kıbrıs'a buluşmak için geldiklerinde,  Hüseyin tarafından ortadan kaldırılmaktaydılar.   Aynı zamanda Hüseyin,   Arap teröristlerin İsrail'e sızmasından da sorumluydu. Yani kırdığı ceviz kırkı geçmişti.
Hüseyin X komite tarafından ölüme mahkum edilmişti.
O gece Hüseyin otel odasındaki yatağına girdi. Jonathan Ingleby adamın uyuduğundan emin olduktan sonra elindeki uzaktan kumandanın düğmesine bastı. Otel müthiş bir patlamayla sarsıldı.  Resepsiyon görevlisi Hüseyin'in odasına  koştu. Hüseyin Abd el Hir'in kanlı kafası tuvaletin içine sıkışmış kendisine bakıyordu, resepsiyon görevlisi bayıldı...
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Bu haftalık bu kadar sevgili kardeşlerim, yeğenlerim ve dostlarım.
Bu yazı devam edecek.
Haftaya II.bölüm.

Kara Eylül intikam peşinde...
Mossad fena halde çuvallıyor...
Kızıl Prens  Ali Hasan Salameh nerede?

Kısmetse haftaya...
Hoşça kalın,
sevgiyle kalın.
Aaron Baruch  (Ankaralı)
KAYNAKÇA   :   Michael Bar-Zohar - Nissim Mishal   MOSSAD
                           Vikipedia ansiklopedisi.
                           Ekşi sözlük
                           Maviseyadar blog spot
                           Tarihi Gerçekler ve  Komplo Teorileri
                           Milliyet Gazetesi Arşivleri